24 Mar 2016

İNTERNET DİZİLERİ

Yakın zamanda birkaç internet dizisi izledim. Uğruna emek verilen her iş saygıyı hakediyor. Birçoğu hakikaten güzeldi. Aslında bir yerden başlamak adına güzel bir senaryo yazılıp bu işe girilebilir. İlk etapta ciddi bir getiri beklenmemeli. Ancak ilerleyen zamanlarda iyi bir getirisi olabilir.
  
Ortalama 7 - 12 dk aralığında bir Web dizi hiç fena olmaz. Geçenlerde bu işi çok isteyen biriyle oturup internet dizisi için senaryo yazmaya başladık. On gün içinde bir sezon çekimlerini bitirme hedefiyle yola çıkmıştık. Ancak senaryonun yazım aşaması repliklerin düşündürücü yazımıyla tam dört gün sürdü. Deneme çekimleri iki gün sürünce, zaten bir günde yapmayı planladığımız tüm işler altı günümüzü almıştı. Dolayısıyla ağızdan çıktığı kadar kolay olmuyormuş. Sonra bu proje yapım aşamasında rafa kaldırıldı. Belki de olması gereken buydu. Burada önemli olan en başından doğru bir planla ilerlemek.

Şehirde üniversite okuyan başarılı bir hukuk öğrencisi ile memleketten gelen ticaret aşığı bir kuzen. Birbirine zıt iki karakter, nereye kadar aynı evi paylaşıp geçinebilir ki? Dizinin adı EMMOĞLU olsa ve bu konu üzerinden yola çıkmak klişeyi enteresan bir şekilde süslemek ile birleşince kendini izlettirmeyi başarabilir mi? Yoksa hiçkimsenin aklına gelmeyen uçuk fikirler bulup yazmak mı? Önemli olan klişe ya da uçuk bir fikir değil. Yazacağınız senaryoyu benimseyebilmek. Ben olsam nasıl hikayeler izlemek isterim? Kendi hayatımdan kesitlere rastlayabilir miyim? 

Kendi düşüncelerimden yola çıkacak olursam, hikayede samimiyet isterim. Konunun çok farklı olmasına da gerek yok. Hemen hemen herkes izlediği şeylerde kendini bulmayı seviyor. Bu yüzden internet dizisi diye hafife almayın ve ne olsa izlenir mantığından sıyrılıp, varsa inandığınız birşeyler hemen yazmaya başlayın.

Web dizi çekimi yapmak tv dizilerine oranla daha kolay. Ancak hafife alınacak kadar basit değil. Komedi, macera vs. imkanlarınız doğrultusunda elinizden hangisi geliyorsa, samimiyetinize inanıyorsanız, hiç durmayın. Maddi anlamda getirileri olduğunda ve izleyicilerin olumlu tepkilerini gördükçe emin olun devamını getirmek isteyeceksiniz.

Eee neden hala duruyoruz o zaman?


26 Eyl 2015

CESUR YENİ DÜNYA

Geçmişten günümüze dek insan beynine çeşitli deneyler yapıldı. Bunların gerçek olduğuna inanmak oldukça güç. Bu deneylerden bazıları;
-          Zihin Kontrolü
-          Vücut Dışı Deneyi
-          Zihin Mıknatısları
Ve daha niceleri.

Yapılan bu deneyler zaman zaman birçok filme konu oldu. Bazıları severek izlendi. Bazıları ise izleyenler tarafından pek beğenilmedi. Belki bu tarz konuları anlatan diziler de çekilmiş olabilir. O kadar çok dizi ve film var ki, her birini tek tek bilmek kolay değil.
Her ne olursa olsun. Diğer ülkelerde var ya da yok. Önemli olan bizlerin bu tür projelere imza atabilmesi. Şöyle birkaç başarılı senarist bir araya gelip, bu deneylerin detaylarını araştırıp senaryolaştırsa hiç fena olmaz.

Benzer bir senaryo yazmaya kalktığımda bütün deneyleri araştırdım. Detaylarıyla inceledim. Ama her baktığımda yeni bir şeyler çıktı. Bazı zamanlar çok şaşırdım. Öyle şeyler yapılıyor ki şaşırmamak elde değil. Bu deneyler radyasyonlar, elektrik şokları, ilaç testleri gibi birçok yöntemle yapılıyor. İnsanı bambaşka kapılar arasından geçmeye zorlayan bu tehlikeli ve korkunç deneyler sağlam bir düşünce ürünü haline gelmeli. Film anlamında güzel işler ortaya çıkması için bu gerekli.

Üzerine düşünmeye değeceğine inanıyorum. Oldukça profesyonel senaristlerimiz mevcut. Bu işin hakkını verebilirler. Sadece film olarak değil, 7 ya da 8 bölümlük bir dizi haline de getirilebilir. Çünkü bu konudan sezonlar süren bir dizi çıkarmak çok zor. Gerçi zorlasalar olur. Olursa  kendini ne kadar izlettirir? O kısmı tartışılır.

Projenin bir de ismi olmalı. Gerçi böyle bir proje olsun da adının ne olduğu çok önemli sayılmaz. Deneyleri araştırırken o heyecanla “Cesur Yeni Dünya” adıyla yazacaktım. Bu ismi zirai bir kitapta gördüm. Oldukça ilgi çekici geldi. Aynı isimle herhangi bir dizi film olup olmadığına bakmadım. Olma ihtimali var elbette.

Sürekli farklılıktan bahsediyorsak bu türlere de değinilmeli. Sinema, diziler ve tv programları ne kadar akıcı olursa sektörü o kadar ilerletir.

İnsan beynine yapılan bu deneyleri anlatan dizi ya da film çekilse şahsım adına çok memnun olurum. Hemen hayal gücümüzü uykusundan uyandıralım. Ülkemizde böyle bir proje gerçekleşir. “Cesur Yeni Dünya” adını taşıyan bu 7 bölümlük dizi kısa zamanda Türkiye’ nin hatta birçok ülkenin ilgi odağı haline gelir. Neden olmasın ki?

9 Eyl 2015

AYA TRIADA

İsteyelim ama beklemeyelim!
Hayatta gerçekleşmesini istediğiniz bir şeyler varsa beklemeyin gidin kendiniz alın derler ya çok doğru bir laf. Çünkü neyi beklerseniz o size gelmeyecektir. İşin kader boyutu farklı elbet ama bizler mücadele etmezsek eğer yapacağımız tek şey beklemek olur.

Bahanelerimiz ne olursa olsun bizlere göre her zaman çok güçlüdür. Ama onlar bizim için bahane değil gerekçelerdir. Kabul edemiyoruz. Hatalı olan başkası ya da başkaları değil bizleriz. Hayatımızda yaşadığımız olumsuz ne varsa birçoğunun sebebi yine bizleriz.

Heybeliada Ümit tepesinde Aya Triada adında bir manastır var. 70’ li yılların başında eğitime kapanmış bir manastır ve ruhban okulu. Günümüzde turistlerin oldukça ilgi gösterdiği bir yapı. Tarihi oldukça geniş bir manastır. Ada açıklarına yanaştığınızda adanın en tepesinde tüm görkemiyle karşılıyor sizleri. Tesadüfen ilgimi çektiğinde hemen gittim oraya ve farklı bir havası vardı. Kendi yorumumu katarak hatta tamamen kurgulayıp farklı bir hikaye tasarlayıp yepyeni bir senaryo yazmak istedim. Turistler içerde gezinirken ben görevliye kısa film çekmek istediğimi söyledim. Bunun için Kasımpaşa’ da ki Fener Rum Patrikhanesi’ nden izin almam gerektiğini söyledi. İskelede çekim yapmak için izin, manastır çekimi için izin, sokak çekimi için valilikten izin, bahçe ve parklar için belediyeden izin… Hep bir izin ve süreci zorlaştıran şeyler sanki sadece benim karşıma çıkıyordu. Yoksa bu işi bırakmak için bahaneler mi üretiyordum?

Sürekli sorun ve sıkıntıyı çıkaran onlar gibi geldi her zaman. Aslında sorunun kaynağı bendim. Çünkü yeteri kadar istemiyordum. Yakınmak ise adettendir mantığıyla sürekli şikayet edip durdum. Sonuç olarak birçok kesimce beğenilen senaryomu imha etmek sonunu getirebildiğim tek şey oldu. Ben mücadele etmedim. Bu yüzden de kimse benim işimi kolaylaştırmadı. Bir şeyi istiyorsanız gidin kendiniz alın lafını ben burada doğrulamış bulundum. Kafamda büyüttüğüm izin meseleleri aslında sadece birkaç saatimi alacak basit bir şeydi.

Bahaneler istiyorsak en güçlüsünden her daim sıralarız. Korkularımız kararlarımızı etkilemediği sürece altından kalkılamayacak iş olduğunu düşünmüyorum.

Aya Triada manastırının senaryosunu yazdıktan sonra kimse okuttuysam beğenildi. Daha önce bir sürü senaryo yazmama rağmen en çok beğenilen buydu. Üzerine gitmeliydim. Ama olmadı. Şimdi sokağa çıkıp sorsam insanlara kaç kişi bu filmi çekmek ister? Belki birçoğu deli olduğumu düşünür. Tezatlıklar bununla da sınırlı değil. Kısa metraj dediğim ve kendi çapımda 70 dakika süre biçtiğim bu hikayenin kısalığı nerede kaldı diye soran hiç olmadı. Velhasıl bu iş olmadı. Üzerinden de dört koca yıl geçti.

Söylemek istediğim şey aslında en başta söylediğim şey ile aynı. Bir şeyi istiyorsanız gidin alın. Söylemesi çok kolaydır. Emin olun bunun için mücadele etmek bahaneler üretmekten çok daha kolay. Bizler hep kolay olanı seçtiğimizi sanıyoruz. Aslında hep zor olanı seçiyoruz. İşlerimizi sürekli yokuşa sürerek bizler zorlaştırıyoruz.

Sinema camiasının içinde bulunmak istiyorsanız kendinize ve sinemaya bir şeyler katmak istiyorsanız bahanelerin arkasına sığınmayın. Aya Triada konulu hikaye sizlere örnek olsun. Buradan yola çıkarak sadece sinema değil tüm hayatınızla ilgili işlerinizde korkmayın ve üzerine gidin. Sandığımız kadar zor olmadığını yaşadıktan sonra değil yaşamadan önce kestirip ona göre hareket edelim. İsteyelim ama beklemeyelim. İsteyelim ve başaralım. Her başarı öyküsünün altında yatan en önemli gerçek başaran insanların bizlerin arasından çıktığıdır.

2 Eyl 2015

BİR YERDEN BAŞLAMAK LAZIM!

Murat CEMCİR, Ahmet KURAL, Sadi CElil CENGİZ

-Kısa film çekmek istiyorum.
-Senaryo yazmak istiyorum.
-İnternet dizisi çekmek istiyorum vs. ama yapamıyorum. Çünkü imkanım yok. Ya bütçeyi sağlayamıyorum ya arkadaşlarım dalga geçiyor ya da ailem izin vermiyor...

Aslında hepsi birer bahane. İşte bunların altında bile çok güzel hikayeler yatıyor. Herkesin hayatının ilgi çekici bir hikayesi vardır. Aslında senaryo yazamamak, film çekememek, bunlar bile bir senaryonun konusuna başlangıç olabilir. Evet! “İşler Güçler” dizisi gibi… Bir şeyleri yapmak istiyoruz ama her zaman bir engelimiz oluyor. Aslında o engeller bizleriz. Bizler ve bahanelerimiz...

Birçok insan bir şekilde sinema, televizyon, tiyatro sektörünün içinde bulunmak istiyor. Kimisi bunların eğitimini alırken kimisi de kendi çabalarıyla başarmaya çalışıyor. Buralardan yola çıkarak bunu gerçekten yapmayı isteyen insanların önünde engeller söz konusu olamaz. Başlamak için ilham gelmesini beklemek ciddi bir hata olur. Çünkü senaryo yazmak isteyen kişiler bunun üzerine gitmeli. Araştırmalar yapıp yeni şeyler öğrenerek yazdığı bölük pörçük yazıların harmanlanması sonucu ortaya güzel olay örgüleri çıkarabilir.

Yazdığımız senaryoları bir yakınımıza okuttuğumuzda komik ya da saçma bulabilirler. Bu bizi yıldırmak yerine daha çok kamçılamalı ve her zamankinden fazla üzerine gitmeye teşvik etmeli. Senaryo yazmaya başladığımızda daha en baştan korktuğumuz şey “Ya kimse beğenmezse ?” dir. Olaylar tam olarak öyle gerçekleşmiyor. Üstelik beğenilmeyebilir de. Önemli olan bizlerin yazmaktan vazgeçmemesi. Senaryo yazımıyla ilgili profesyonel bir eğitim almıyor olabiliriz. Bu bizim ustaca yazılmış tekniklerle alakalı kitapları okumamıza engel teşkil etmez. Bu tür kitaplar, yapmak istediklerimiz hakkında bizi bilgilendirip yönümüzü belirlememize yardım edebilir.

Her zaman beğenilmeme korkusuyla başlarız. Ama bir de yazdıklarımızın birileri tarafından beğenildiğini düşünmek bile mutlu ediyor insanı. Kim bilir belki gün gelir yazdıklarımız profesyonel ellere ulaşır. Korkular, bahaneler bir anda yok oluverirler. Önemli olan kendi koyduğumuz duvarları yıkmak. Yapmak istediklerimize odaklanıp iyi şeyler ortaya çıkarmaya çalışmak. Sonuçta bir yerden başlamak lazım! Bir de bakmışsınız günün birinde çok sevilen bir hikaye yazmışsınız. Hatta kısa film çekmişsiniz. İnternet dizisi, televizyon dizisi… İşte her şey bizim elimizde yeter ki gerçekten inanalım ve mücadele edelim. Sonrası çorap söküğü misali…

1 Eyl 2015

TÜRKİYE’ DE BİLİM KURGU

Kozmik Sır -I- Dna


Türkiye’de neden bilim - kurgu filmi çekilmiyor diye düşünürüz hep. Çünkü bizlerde o potansiyel var ve en iyisini yapabiliriz. Yapımcılar, yönetmenler ve senaristler bir araya gelip ortaya güzel işler çıkarabilirler. Teknolojinin günümüzde hızlı şekilde ilerlemesi ve hayatımızın her alanına hakim olmaya başlaması doğal olarak düşünce değişimlerine sebep olmakta. Bunun örneklerini Amerikan yapımı filmlerde de görmekteyiz. Yakın zamanda komedi ve aksiyon filmlerine ağırlık verilirken hızlı bir şekilde bilim - kurgu filmleri piyasaya sürülmeye başlandı. İnternetin hayatımıza kattığı, dünyanın bir ucunda gerçekleşen olayların aynı günde telefonlarımızdan bile haberdar olma imkanı sağlaması haliyle tüm insanların da taleplerini aynı konulara genelleyebilmektedir. Kısaca, bizler yani Türk milleti olarak da bilim-kurgu seyretmek isteriz. Neden üretici olmayalım ki? 

Türkiye’nin gerçek anlamda ilk bilim kurgu filmi Erdem ÇETİNKAYA’ nın yazıp yönettiği ve “Kozmik Sır -I- DNA” adını taşıyan özel bir proje. Sinemamız için güzel ve keskin bir giriş oldu. Sinemaseverleri sevindiren bir haber bu. Başarılı bir film olursa ki öyle de olacak gözüküyor. Sinema camiasına da iyi bir örnek teşkil edebilir. Yapımcıları harekete geçirirse sürekli ilerleme kaydeden sinemamız çok daha iyi yerlere gelir. Filmin; konusu, çekim kalitesi, efektleri ve oyunculuklarıyla adından söz ettirmesini dileriz. En son sponsor görüşmeleri devam ediyordu ve oyuncu seçimleri tamamlanmamıştı. Bu girişim sinemaseverleri umutlandırdığı gibi film daha vizyona girmeden devamında bilim kurgu alanında bir ilerleme olup olmayacağını da düşündürdü. Bu takdire şayan girişimin karşılığının en güzel şekilde alınmasını temenni ederiz. 

Sinemaya faydalı şeyler yapmak istiyorsak konuları çeşitlendirmeli ve birçok alanda yazmalıyız. Dışarıdan bir şeyleri söylemek her zaman kolay olanıdır. Senaryo yazmanın zorluğunu bu işi yapanlar bilirler. Çok zor ve özel bir iş. İzleyiciler olarak bizlerde farklı şeyler görmek istediğimiz ve bir şekilde sinemaya gönülden bağlı olduğumuz için sinemamızın en güzel yerlerde olmasını istiyoruz

Bilim kurgu, gerilim, komedi gibi konu çeşitliliğinin arttırılmasıyla, etkileyici senaryo, gözlerimizi alamayacağımız görüntü kaliteleri ve başarılı oyunculuklarla sinemamız başarısını katlayarak hak ettiği değere ulaşacaktır. Tabi bunların olmasını hızlandıracak olan şey biraz da izleyici kitlesinde. Emeğe saygı ve yapılan çalışmaları maddi – manevi desteklemek izleyiciler olarak üzerimize düşen ilk görevdir.