2 Eyl 2015

BİR YERDEN BAŞLAMAK LAZIM!

Murat CEMCİR, Ahmet KURAL, Sadi CElil CENGİZ

-Kısa film çekmek istiyorum.
-Senaryo yazmak istiyorum.
-İnternet dizisi çekmek istiyorum vs. ama yapamıyorum. Çünkü imkanım yok. Ya bütçeyi sağlayamıyorum ya arkadaşlarım dalga geçiyor ya da ailem izin vermiyor...

Aslında hepsi birer bahane. İşte bunların altında bile çok güzel hikayeler yatıyor. Herkesin hayatının ilgi çekici bir hikayesi vardır. Aslında senaryo yazamamak, film çekememek, bunlar bile bir senaryonun konusuna başlangıç olabilir. Evet! “İşler Güçler” dizisi gibi… Bir şeyleri yapmak istiyoruz ama her zaman bir engelimiz oluyor. Aslında o engeller bizleriz. Bizler ve bahanelerimiz...

Birçok insan bir şekilde sinema, televizyon, tiyatro sektörünün içinde bulunmak istiyor. Kimisi bunların eğitimini alırken kimisi de kendi çabalarıyla başarmaya çalışıyor. Buralardan yola çıkarak bunu gerçekten yapmayı isteyen insanların önünde engeller söz konusu olamaz. Başlamak için ilham gelmesini beklemek ciddi bir hata olur. Çünkü senaryo yazmak isteyen kişiler bunun üzerine gitmeli. Araştırmalar yapıp yeni şeyler öğrenerek yazdığı bölük pörçük yazıların harmanlanması sonucu ortaya güzel olay örgüleri çıkarabilir.

Yazdığımız senaryoları bir yakınımıza okuttuğumuzda komik ya da saçma bulabilirler. Bu bizi yıldırmak yerine daha çok kamçılamalı ve her zamankinden fazla üzerine gitmeye teşvik etmeli. Senaryo yazmaya başladığımızda daha en baştan korktuğumuz şey “Ya kimse beğenmezse ?” dir. Olaylar tam olarak öyle gerçekleşmiyor. Üstelik beğenilmeyebilir de. Önemli olan bizlerin yazmaktan vazgeçmemesi. Senaryo yazımıyla ilgili profesyonel bir eğitim almıyor olabiliriz. Bu bizim ustaca yazılmış tekniklerle alakalı kitapları okumamıza engel teşkil etmez. Bu tür kitaplar, yapmak istediklerimiz hakkında bizi bilgilendirip yönümüzü belirlememize yardım edebilir.

Her zaman beğenilmeme korkusuyla başlarız. Ama bir de yazdıklarımızın birileri tarafından beğenildiğini düşünmek bile mutlu ediyor insanı. Kim bilir belki gün gelir yazdıklarımız profesyonel ellere ulaşır. Korkular, bahaneler bir anda yok oluverirler. Önemli olan kendi koyduğumuz duvarları yıkmak. Yapmak istediklerimize odaklanıp iyi şeyler ortaya çıkarmaya çalışmak. Sonuçta bir yerden başlamak lazım! Bir de bakmışsınız günün birinde çok sevilen bir hikaye yazmışsınız. Hatta kısa film çekmişsiniz. İnternet dizisi, televizyon dizisi… İşte her şey bizim elimizde yeter ki gerçekten inanalım ve mücadele edelim. Sonrası çorap söküğü misali…

TİYATRONUN DOĞUŞU - 1

Türk Tiyatrosu

Eski Yunanistan'da doğan ve eğlence olarak başlayan tiyatro, dinsel törenlerden yola çıkılarak başlayıp sonraları sanatlaşmış ve meslek haline gelmiştir. O tarihlerde günlük yapılamasa da yılın belirli günlerinde (ocak ayı sonu, şubat ayı başlangıcı) yapılmaktaydı. Özellikle de Atina’ da Dionysos şenlikleri tiyatronun köklü olarak hayata geçmesinin ilk örneklerindendi. İlk başlarda ücretsiz olarak seyredilen tiyatro daha sonraları az bir para karşılığında satılmaya başlanmıştı. Yoksul olanlara ise ücretsiz seyredebilme hakkı tanınmıştı. Bu tiyatrolarda sahnelenen ilk oyunlar trajedilerken daha sonraları ağırlıklı olarak komediler yer aldı. Tiyatro oyuncularının ücretleri ise devlet tarafından ödenmekteydi.

Tiyatronun Gelişmesi
Tek kişilik anlatım tarzında oluşan tiyatro ilerleyen zamanlarda anlatım özelliğini kaybetti. Kişi sayısı arttıkça karşılıklı konuşma şekline büründü. Tiyatro süreci, oyuncuların doğaçlama ya da kendi düzenledikleri oyunları oynamalarıyla ilerledi.  
Tiyatro; Antik Çağ, Roma Tiyatrosu, Orta Çağ, Rönesans, 19. Yüzyıl – Romantizm ve Çağdaş Tiyatro şeklinde dönemsel evrimlerle gelişimini sürdürdü.

Türk Tiyatrosu
Tanzimat’la birlikte, Batı Tiyatrosu Türk kültürüne aktarılmış olup çağdaş Türk tiyatrosuna ilk önemli adım 1860’ ta Gedikpaşa Tiyatrosu'nun kurulmasıyla atıldı.

1868’ de ‘Osmanlı Tiyatrosu’ topluluğunu kuran Güllü Agop, Türkçe oyunlara yöneldi. Ermeni oyuncuların yanında müslüman türk oyuncular da yetişti. Bunların en ünlüsü Ahmed Fehim’ dir. Halk tiyatrosu sanatçılarının Tuluat dedikleri yeni bir tür geliştirmeleri oyunların sahne üzerinde oynama şekli olarak yeni bir soluk kazanmıştır. Batıdan alınan tiyatro sanatının doğaçlama yapma esasına göre Orta Oyununa aktarılması sonucu oluşan yeni bir türdür. 19. Yüzyılda Orta Oyununun sahne üzerine çıkarılmış, doğaçlamaya dayanan ve orta oyunu ustalarından olan Kavuklu Hamdi' nin önderliğinde 1875’ te ortaya çıkan bu tür, Cumhuriyet’ in ilk yıllarına kadar sürdü. Tiyatro sahneleri, Gazinolar, kahvehaneler, sinemalar ve parklar gibi yerlerde yapılmaya başlanmıştır.

1914’ te Darülbedayi kuruldu. Türk oyuncularına destek sağlayan bir uygulama sahnesinin kurulumu için ilk adım atıldı. Afife Jale (İlk türk müslüman kadın sanatçı) 1920’ de Darülbedayi' de sahneye çıktı.
1923’ ten sonra Türkiye' de oyun yazarlığı alanında da gelişmeler yaşandı. Ankara Devlet Konservatuvarı eğitimli tiyatrocuların yetişmesinde büyük katkı sağladı. Buranın ilk mezunları çıktığı 1941’ de Tatbikat Sahnesi kuruldu. 1949’ da ise Devlet Tiyatroları resmen kurulmuştur.

SİNEMANIN ZAMAN TÜNELİ – 4

Klasikler

1898 1905
1899  
The American Mutoscope Company ismini projeksiyon ve peepshow makinelerini de pazara dahil edebilmek için  “American Mutoscope and Biograph” Company olarak değiştirdi.

1900
İngiliz film yapımcısı James Williamson kendisine asıl katkı sağlayan George Smith' in akıl hocalığı yaptığı ingiliz film yapımcıları Brighton Okulu' nun da desteğiyle  "The Big Swallow" adlı filmi çekti

1902  
Georges Méliès, Jules Verne ve H.G. Wells’ in yazılarından yola çıkarak muhteşem bir film kabul edilen "Voyage to the Moon ( Ay'a Yolculuk)" u çekti. Film yeni ve özel efekt teknikleri kullanılarak el boyamaları ile renklendirilerek üretildi

1903
İngiliz film yapımcısı George Smith kurgunun akıllıca kullanılmasından ötürü övülen "Mary Janes Mishap" adlı komedi filmini çekti. İzleyicilerin dikkatini sahneye çekebilmek için orta ölçekli ve geniş açılı yakın çekim tekniklerini birlikte kullandı. 1903 de The American Mutoscope and Biograph Company 70mm yerine satışlarını arttıracak 35 mm filmler kullanarak film üretmeye başladı. 1908 de en ünlü sessiz  film yönetmeni D.W Griffith i de yanına aldı.

1903 de Edwin S. Porter Edison’ la birlikte çalışırken görsel hikaye anlatımı ve Porter’ ın kendi çektiği fotoğraflarıyla birleştirilmiş hazır film tekniklerinin de kullanıldığı "The Life of an American Fireman (Bir Amerikan İtfaiyecisinin Hayatı)" adlı filmi çekti. Bu film Porter’ ın 1903 de fotoğraf tekniğinin ve kurgunun etkili kullanımının görüldüğü "The Great Train Robbery (Büyük Tren Soygunu)" ismini verdiği en ünlü filmine öncü oldu.

1905 de Cecil Hepworth, Lewin Fitzhamon ile birlikte "Rescued by Rover" adlı drama filmini çekti. Bu film Hepwort’ ın eşi, çocuğu ve köpeği ile birlikte rol aldığı büyüleyici bir film oldu.